29 Ağustos 2010 Pazar

Hz. Halid Ebu Eyyub El-Ensari kimdir?

Bu yıl Rabbim herşeyi fazlasıyla gönlüme göre verdi  binlercekere şükürler olsun....
Heryıl ramazan ayında hep cami gezmelerine niyet ederdim fakat bir türlü denk getiremezdim bu yıl iznide kopardım :) geçen gece zeliha ablacığım benim için güzel bir organize yaptı ve eşi bizi eyüp sultan hazretlerine götürdü, istanbul'da yaşamama rağmen bir türlü nasip olamayan gezi bu seneye nasipmiş şükürler olsun zeliha ablacığım'dan ve eşinden'de Allah razı olsun bu güzel geceye benide nail ettikleri için........
Güzel bir gece geçirdik zeliha ablacığımın hatim duasını Eyüp Sultan Hazretlerin'de yaptık gökten 70.000 melek iniyormuş amin demek için rabbim herkesin ibadetini kabul etsin....
Sonra ne yaptık??
Camiyi gezdik, mezerları tek tek dolaştık dualarımızı ettik, biraz dışarı'da soluklandık birşeyler yedik içitik ve sonra abdestlerimizi tazeleyip gece 01.00 gibi camiye tekrar girdik saatlerce ibadet etmeye çalıştık Rabbim kabul görür inşallah...
Sahur yemeyimizi yemek için tekrar lokantaya geldik izzet enişte zemzem suyu almış özellikle'de benim için çok mutlu oldum ve içmeden niyet etmemi istediler Rabbim herşeyin güzelini nasip etmesini gönlümden geçirerek  niyetimi yapıp yudumladım zemzem suyunu :)
Ezan yaklaştı ve camiye geldik safta yerimizi aldık, Hocanın cüzünden sonra namazlarımızı kıldık , Sanırım sabahın 06.00 gibi evdeydik ....

Hz. Halid Ebu Eyyub El-Ensari kimdir?
Medineli müslümanlardan ve hicret sırasında Hz. Peygamber'i evinde misafir eden sahâbidir... Bütün Müslümanlar Peygamber efendimizi kendi evlerinde misafir etmek istiyordu. Bunun üzerine Peygamber efendimiz devesini serbest bıraktı. "Kusva" adlı bu deve Eyüp Sultan hazretlerinin evinin önünde çöktü. Peygamber efendimiz Eyüp Sultan hazretlerinin evinde yedi ay misafir olarak kalmıştır. Eyüp Sultan hazretleri Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün savaşlarda peygamber efendimizin yanında İslâm cihad hareketlerine katılmıştır.
Peygamber efendimizin vefâtından sonra da bütün gazâlarda yer almıştır. Hz. Ali'nin hilâfeti döneminde onunla birlikte Hâricilere karşı savaşmıştır. Hz. Ali'nin Medine'deki kaymakamı Eyüp Sultan'ın Halid ve Muhammed adlı iki oğlu, Umre adında bir kızı vardı.
Rasûlullah (s.a.s.) İstanbul'un fethini ashâbına anlatıp, "İstanbul elbette fetholunacaktır; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir" diye müjdelemiştir. Hicrî 52. yılda Muaviye oğlu Yezid kumandasındaki Müslümanlar İstanbul'u kuşattılar. İslâm akîdesinin dünyanın dört bir yanına yayılması husûsunda çok canlı ve diri bir gayrete sahip olan Müslümanlar İstanbul'un fethi ve İslâm devletinin sınırlarına dahil olmasını şiddetle arzuluyorlardı. Eyüp Sultan hazretleri bu seferin hazırlanması için çok çalışmış ve sefere karşı çıkanlara öğütlerde bulunmuştu. Uzun bir yolculuk yapan Eyüp Sultan hazretleri yaşının çok ilerlemesinden dolayı İstanbul'a yaklaştıkları bir sırada hastalanmış, Yezid'e, öldüğü takdirde cenazesinin hemen gömülmeyerek ordunun varacağı en ileri noktaya kadar *****ürülmesini ve o yerde gömülmesini vasiyet etmişti. Burada defnedilen Eyüp Sultan hazretleri Müslümanların İstanbul'da bir sembolüdür.
Fatih, 1453 tarihinde büyük ordusuyla İstanbul önüne geldiği zaman bütün bu rivayetleri biliyor, Eyüp Sultan hazretlerinin kabrini bulmak istiyordu. Padişah bu isteğini hocası Ak-Şemsettin’e iletti ve Şeyh Eba Eyyup’un kabri olduğunu bildirdiği yer bir iki arşın kadar kazılınca bir beyaz mermer çıkacağını anlattı. Orası kazıldı, Ak-Şemsettin’in dediği gibi beyaz mermer meydana çıktı, mermerin üzerinde “Haza kabri Halit İbni Zeyd” ibaresi yazılıydı.




Kabir bu suretle belli olunca silâhtar, padişahın emriyle kendisi tarafından yerleri değiştirilen çınar dallarının ne yapılacağını Ak-Şemsettin, dalların sonradan dikildiği yerin Eba Eyyup’un yıkandığı mevki olduğunu ifade etti ki, şimdi Eyyup türbesinin hacet penceresi karşısında etrafı demir parmaklıkla çevrilmiş olan yer bu mevkidir.
Eyüp Sultan’ın kabrinin bulunmasından sonra burada şehrin ilk külliyesi oluşturuldu ve Osmanlı Padişahları asırlar boyunca Eyüp Sultan Türbesi’nde kılıç kuşanarak Eyüp Sultan’a verdikleri önemi göstermişlerdir.
Eyüp Sultan için yaptırılan külliye tamamlandıktan sonra, etrafına evler inşa edildi. Fakat, nüfus bu yörede gelip geçici idi. Buraya halk taşradan yılın belirli günlerinde ibadet için gelirdi. Fatih Sultan Mehmed zamanında İstanbul’un iskanı için uygulanan politikalar çerç eveler net icesinde Eyü p Sultan külliyesi ; çevresine Bursa’ dan gelenl er yerleştirilmiştir.
Böylece dini bir anının etrafında şehrin önemli ve Bizans surları dışında, yeni bir yerleşme bölgesi kurulmuş oldu.
Fatih döneminde başlayan imar hareketleri, Sultan II.Bayezıt ve özellikle Kanuni Sultan Süleyman zamanında inşa ettirilen cami, medrese, imaret v.s. ve kırk çeşme su yollarının yapılması gibi büyük imar faaliyetleri ile devam ettirilmiştir.
Bu dönemde Eyüp Sultan büyük gelişme göstermiş olup; Eyüp Sultan yerleşme dokusu, bir önceki döneme göre fazla yayılmamakla birlikte mevcut doku içinde önemli imar hareketleri olmuştur. Mimari yapı, malzeme ve süslemelerde yansıyan üslubu ile Osmanlı klasik döneminin en güzel örneklerini sergilendiği yapılar, burada gelişen sosyal ve kültürel ortamın da bir göstergesi olmuştur.
İstanbul’da ölen devlet adamlarından, saray mensuplarından, hatta zengin şehirlilerden çoğu cenazelerinin Eyüp Sultan Türbesi civarına gömülmesini istemişlerdir. Çünkü Eyüp Sultan Camii minarelerinde okunan ezan sesinin işitildiği yerlerde gömülü olan Müslümanların kabir azabından kurtulacakları inancı halk arasında yerleşmiş bir inanıştır.
İstanbul’da yaşayan veya İstanbul’a bir müddet için gelen herkes mutlaka Eyüp Sultan Türbesini ziyaret etmiştir. Türbeler kapatıldıktan sonra bile hacet penceresi önünde dua etmek suretiyle Eyüp Sultan’ı dışarıdan ziyaret edenlerin sayısı pek çoktur. Ziyaret etmek için belirli gün ve saati bulunmayan Eyüp Sultan’ı isteyen istediği zaman ziyaret edebilir. Ancak, Cuma günleri, kadir ve arife gün ve geceleri ziyaretçiler artar.
Cuma salâsı verilirken caminin iç avlusundaki büyük çınarları çevreleyen demir parmaklığın dört köşesindeki muslukları, işler,i ters gidenler ve kısmeti bağlı kızlar açarve suyu akar bırakarak geçer, arkadan gelen kimse musluğu önce kapar sonra yeniden tekrar açarak suyu akar bir halde bırakır.
Eyüp Sultanın çocukları çok sevdiğine inanılır. Onun için anne ve babalar senede birkaç defa çocuklarıyla beraber Eyüp Sultan’ı ziyaret ederler. Sünnet ettirilecek, okula başlatılacak çocuklar hattâ yeni işe girecek delikanlılar Eyüp sultan türbesini ziyaret ederler.




Eyüp Türbesi, Fatih Vakfiyesi gereğince, Cuma geceleri açık bulunur ve Kur’an okunurdu. Diğer hayır sahipleri de Pazartesi ve Kadir geceleri açık bulundurarak Kur’an okutulması hakkında tesisler yaptırmıştır ki, 10 türbedar ve 72 Kur’an okuyucusu olmak üzere 117’ye baliğ vazife sahibi bulunmakta idi. İşte bu yüzdendir ki muhit bir çok kabirler ve türbelerle çevrilmiş ve bu husus bütün Eyüb’a sirayet etmiştir. Eyüp beldesi uhrevi bir şehir halini almıştır. Bu suretle nice mimari eserler vücut bulmuş, nefis san’at eserleri, lâhitler, mezar taşları, hazireler yaratılmıştır.
Yahya Kemal, 5 Mart 1922 tarihli Tevhid-i Efkâr gazetesinde yayınlanan “Bir rüyada Gördüğümüz Eyüp Sultan” başlıklı yazısında;
“Eyüp Sultan, Türklerin ölüm şehri Eyüp Sultan, Avrupa toprağının bittiği sahilde İslam cennetinin bir bahçesi gibi yeşil duruyor. Bu ölüm bahçesine bir defa girenler, kendilerini bir servi ve çini rüyası içinde kaybolmuş gibi hissettikleri zaman biliyorlar mı ki hakikaten bir rüyada bulunuyorlar?. Çünkü İstanbul’u fethetmeye gelen Türk ordularının hicretin 857’inci senesi baharında, surlara karşı gördükleri bir rüya idi. İşte o rüya, Haliç’in kenarında gördüğümüz yeşil şehir oldu.” demektedir.


EYÜP CAMİİ




Eyüp semtinin merkezinde, Haliç kenarındaki Eyüp Sultan Külliyesi içinde bulunan Eyüp Sultan Camii, İslam aleminin önemli ziyaretgahlarından biridir. Caminin içinde de yer aldığı Eyüp Sultan Külliyesi; camii , türbe, hamam ve günümüze ulaşmayan medrese ve imaretden oluşmaktaydı. Külliyenin ilk inşa edilen kısmı türbedir. Bu türbe adını, Hz. Muhammed'i Medine'ye ilk geldiğinde evinde misafir eden Hz. Ebu Eyüb el-Ensari isimli sahabeden almıştır. Halk arasında "Eyüp Sultan" olarak adlandırılan bu kişi, Emevilerin 668-669'daki İstanbul kuşatmasına katılarak bu savaşta şehit olmuştur. Mezarının bulunduğu yeri İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed'in hocası Akşemseddin rüyasında görmüş ve buraya türbesi yaptırılmıştır. 1459 yılında ise yine Fatih Sultan Mehmed tarafından türbenin yanına camii, medrese, imaret ve hamam yaptırılmış böylece külliye oluşmuştur.
Yaptırılan bu ilk camii 1766 yılındaki depremde çok büyük zarar görmüş ve tamir edilemeyeceği anlaşılınca, Sultan III. Selim tarafından 1798'de tamamen yıktırılarak yerine yeni bir camii yaptırılmıştır. Bu yeni camii 1800 yılında tamamlanmış ve padişahın da katıldığı bir törenle ibadete açılmıştır. Günümüze kadar ulaşmayı başaran bu ikinci camidir. Camiinin 17.50 metre çapında bir ana kubbesi ve oldukça uzun iki minaresi vardır. Camii iç süslemeleri oldukça sadedir. Bu açıdan 18. yüzyıl camilerinden farklıdır. Ama mihrabındaki altın yaldızla kaplanmış süslemeleri dikkat çekicidir.
Eyüp Sultan Camii dikdörtgen planda, mihrabı çıkıntılıdır. Merkez kubbe altı sütun ve iki filayağına müstenit kemerlere yaslanır, etrafında yarım kubbe, ortasında Eyüp Sultan türbesi, sandukasının ayak ucunda bir pınar, avlu ortasında asırlık bir çınar bulunmaktadır.
1458'den sonra çeşitli defalar tamir gören caminin minarelerinin boyu önceleri kısaydı, 1733'de yeni uzun minareler yapıldı. 1823'de deniz tarafındaki minare, yıldırımla hasar gördügü için yeniden inşa edildi.
Cümle kapısı önündeki Sinan Paşa kasrı 1798'de yıktırılmıştır. Yerinde ulu bir çınar ağacı gölgesinde etrafı parmaklıklı bir set ve çimen sofa vardır. Parmaklığın dört köşesinde döört çeşmecik bulunur. Bunlara hacat çeşmeleri, kısmet çeşmeleri denir. Tamir edildikten sonra camiyi açıp namaz kılan Sultan III. Selim Mevlevi olduğu için parmaklıkların üzerinde mevlevi sikkeleri vardır.




Dış avlunun caddeye açılan iki kapısı vardır. İç avlu 12 sütuna müstenit 13 kubbelidir.Avlunun ortası şadırvandır. Türbe tek kubbeli, 8 köşelidir. Türbe methalinde nakşı kademi saadet, sağında sebil bulunur.
Mihrab eyvandır, minber mermerdir. Mihrab tarafı hariç üç tarafı galerilidir. Son cemaat yeri önünde 6 sütunlu ve 7 kubbeli bir revak vardır. Mermer cümle kapısı üzerinde 9 sıralık kitabenin ilk sırası:
Zehi münkadı emri gerdgar zılli Rabbani
Serefrazı cihandaranı asrın şahı devranı
Menarı nurfeşan sultan selim hanı bülend ikbal
Bilin gülbank dahi iyledi pür cümle azani.
Bu kadar çok kabir, türbe, lahit başka bir camide iç içe geçmemiştir. Serviler ve mezarlıklar cami çevresini uhrevi bir mekan yapar. Necip Fazıl, Fevzi Çakmak, Ferhat Paşa, Mehmet Paşa, Siyavuş Paşa, Beşir Fuad, Ahmet Haşim, Ziya Osman Saba, Sokullu Mehmet Paşa burada yatmaktadır.
Fatih'ten sonra asırlarca padişahlar Eyüp Sultan Camii'nde kılıç kuşanmışlardır. Bunu Fatih başlatmış, ilk kılıcı Fatih'e Akşemseddin kuşatmıştır. Padişahlar Sinan Paşa Köşkü'nden kayıkla Bostan iskelesine gelir, camide iki rekat namaz kılar, şeyhülislam kılıcı kuşatırdı.
Camiin dış avlusunda sebil bulunmaktadır. Üç pencerelidir. Bayramlarda ve özel günlerde şerbet dağıtıldığı için şerbethane denilmiştir.

 



Daha detaylı islemek isterseniz aşağıdaki linkten izleye bilirsiniz.http://www.hazretieyupsultan.com/360SanalTur.php?dil=tr