İş adamı tıraş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir.
Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk
görürler. Berber, iş adamının kulağına fısıldar;
'Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak; dikkat
et şimdi...'
Berber çocuğa seslenir:
'Ali, buraya gel!'
Bunun üzerine çocuk sakince dükkâna girer ve yüzündeki aptalca
sırıtmayla berberi selamlar. Berber işadamının kulağına sessizce, 'bak
şimdi' diye fısıldar ve bir elinde beş yüz bin, diğer elinde beş
milyonluk bir banknot olduğu halde çocuğa sorar:
'Hangisini istiyorsan alabilirsin?'
Çocuk dalgın dalgın bir beş yüz bine bir de beş milyona bakar ve
sonunda beş yüz binlik banknotu hızlıca çekerek berberin elinden alır.
Berber işadamına döner ve gülerek:
'Gördün mü? Sana söylemiştim.' der.
Tıraş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan
Ali'yi görür. Yanına giderek, neden beş milyonluk değil de, beş yüz
binlik banknotu aldığını sorar. Çocuk hiç de aptalca olmayan bir
sırıtmayla yanıt verir :
- Eğer beş milyonluğu alırsam oyun biter!'
Allah'ın bile insanlar hakkındaki hükmünü, ömürleri sona
erdikten sonra verdiğine inanırken... Biz kim oluyoruz da insanları
birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle
yargılama hakkına sahip olabiliyoruz!